"Çaresiz, küçük bir kız çocuğu.. Sokakta yürüyor, nereye
gittiğini ya da yolun onu nereye götürdüğünü bilmeden. Buğulu bakışlarında
derin bir hüzün okunuyor. Ne yapmışlar ona ki böylesi kaybolmuş.. Derken
önümden geçip gidiyor omuzlarındaki ağır yükle, arkasından bakakalıyorum
kırmızı rugan pabuçlarına..." //mpu
Birçok kız çocuğunun olduğu gibi, benim de kırmızı pabuçlarım vardı, ne zaman alındığını, nereye giderken giydiğimi tam olarak hatırlayamadığım...
Ta ki bir
gün kullanılmayan eski bir sobanın içinden kayboldu sanılan teki çıkana kadar.
Onu bulduğumda sanki unuttuğum anılar canlanmış gibi mutlu olmuştum. Sanırım bu
küçük kızın pabuçları da çocukluğumun yitik anlarını bir kez daha anımsattı
bana. Gülümsedim, bu dar sokaklarda bir kelebeğin peşinden koşup kaybolmak
istedim...
Hâlâ kırmızı pabuçları severim çok :)
Kırmızı pabuçlar demişken, H.Christian Andersen'in aynı adlı masalını da hatırlayalım :)
Masal deyince şöyle bir durmak lazım.. Hayal gücünün sınırlarını genişletmesinin yanında, insanı başka boyutlara sürükleyen bir aralayıcı adeta... Masalsız büyüyen bir çocuk, biraz eksiktir bence...